Kaynak: Saniye Cingi - Türkan Ulutaş
(24 Mayıs 2003 tarihinde Ankara’da Ercan Dansuk tarafından yapılan mülakattan alınmıştır.)
http://www.nar.bel.tr/viewpage.php?page_id=17
Nar’da arife günü temizlik yapılması ve tatlıların yapılması ile bayram hazırlıkları başlardı. Arife gecesi “arife suyu” denilen su ile banyo yapılırdı. Kadınlar akşamdan kına yakarlardı. Arife günü kadınlar evde çeşitli türkülü maniler söylerlerdi;
Bugün arife çiçeği
Bayram böceği
Bugün arife
Çıktım ırafa
Iraf yıkıldı
Filifili fincan döküldü
Annem pilav pişirdi
Küçük gelin karnını şişirdi.
Bayram sabahı erkekler bayram namazına giderdi. Cami dönüşünden sonra büyüklerin elleri öpülürdü. Mangallar temizlenir fincan takımları hazırlanırdı. Eş-dost ve akraba arasında ziyaretler başlardı. Bayramda çocuklar ve gençler çeşitli oyunlar oynarlardı. Genç kızlar ceviz oynarlar, erkekler ise aşık oynarlardı. Ayrıca "kıçıra" binilirdi. Kıcır bugün tahteravalliye benzeyen bir tahtadır. Ama ortası deliktir. Gençler ve çocuklar üzerine biner ve dönerlerdi. Bu oyunlarda da çeşitli türküler ve maniler söylenirdi. Ayrıca bayramlarda, köyün ihtiyarları heyetler halinde vefattan sonraki ilk bayramı olan ölü evlerini ziyaret ederler.
Bayramlar
Kaynak: Mehmet ÖZDEMİROĞLU, Dünya Harikası Nevşehir Nar Kasabası, 2012, Nevşehir. Bayram namazından sonra ilk gün mutlaka kabristan ziyaretine gidilir,sonra büyükler ziyarte edilip eller öpülür. Artan zamanda ceviz, çelik, aşık, ferfende oynanır, gıcıra binilir. Her mahallede 1-2 oturma odaları olur özellikle erkekler kışın oturup sohbet yarenlik ederler. Bayramın iki ve üçüncü günleri sahraya (Piknik) gidilir, Narlının çalışmadan eğlenmeye pek vakti olmamıştır.
BAYRAM ARASINDA BAYRAM
Ağaç yaşken eğilir misali çocuğu oruca hazırlamanın, ramazanı minicik kalbinde hissettirmenin, iki iftar sevinciyle sabrı öğretmenin en güzel yoludur tekne orucu. Büyükler uyandırmasa da kendi kendine uyanmanın mahmurluğuyla mecburmuş gibi gözünü açamaya açamaya sahur yapmanın tadını almaktır tekne orucu.
Sabahtan öğle ezanına kadarki açlık susuzluk ilk iftardır. Oyun oynayıp iyice acıkıp iyice susadıktan sonraki iftara paha biçilemez. Biraz uyuyup biraz oynadıktan sonra ikinci iftar için akşam ezanını beklemek paha biçilemez.
Okula başladığım yılki ramazan ayı tekne orucu da olsa benim için çok zordu. Biraz önce Google'dan öğrendim, mayıs ayıymış. Mayıs ayında Kadirli'ye yaz çoktan gelirdi. Hava sıcak ve nemli. Yapış yapış olur insan. Günde kaç kez çimdirirdi annem bizi; çünkü alışık olmadığımız için sık sık pişerdik. Çimmek kelimesini ilk defa Kadirli'de duydum ve hâlâ yeri geldiğinde kullanırım. Duş almak diyoruz şimdi çimmeye.
Hava sıcak, su sıcak. Musluktan akan su sıcak. İftara yakın evimizin üstündeki Çamlık'a çıkar, kütür kütür akan pınardan güğüm güğüm soğuk su doldurup getirirdik. Yıllar geçti, o suyun tadını hâlâ hatırlarım. Oruçluyum ya o suyun serinliğini hâlâ hissederim.
O senenin ramazan bayramı bizim için çok daha anlamlıydı. Babamın öğretmen olarak göreve başladığı yıldı ve hepimize birden ilk defa bayramcılık aldı. Beyaz zemin üzerinde olimpiyat amblemi gibi renkli halkaları olan, sıfır kollu, kayık yaka bir bluz; kırmızı, ucu bağcıklı bermuda pantolon.
Nevşehir'e taşındıktan sonra bayramcılıklarımızı hep annem dikti. Babam, manifaturacıya götürürdü, kumaşımızı beğenirdik. Annem modelini tasarlar, kalıp çıkarır, dikerdi. Biz de küçücük ellerimizle teyel yapar, sökerdik. Babam, bayramcılıklarımıza uygun ayakkabı alırdı.
Arife akşamı annem ellerimize kına yakardı. Eskimiş çorapları elimize giydirirdi ki rengi yatağa yorgana akmasın. Heyecandan uyuyamazdım. Rüyamda kınamın renginin elime çıkmadığını görür ve üzülerek uyanırdım. Bayram sabahı buruş buruş elimi yıkarken ne çok ağlardım.
Bayram namazından gelen babamı neşeyle karşılar, başta annem olmak üzere büyükten küçüğe sıraya girer, babamın elini öperdik. Bayramcılıklarımızı giydikten sonra annem saçımıza kolalı kurdele takardı.
Komşulara gidip şeker toplar, bayram sonrası büyük bir keyifle yerdik. Habire bayram paralarımızı sayardık. Kapıdan geçen bohçacı kadınlardan çeyizlik alırdı annem, bayram paralarımız hep bohçacı kadınlara giderdi. "Şimdi bu moda" diyerek satardı havluları, seccadeleri...
Bayram temizliği yapmak, ikramlık hazırlamak, kına yakmak, bayramcılık giymek, el öpmek, bayram harçlığı, şeker toplamak hep kültürel değerlerimiz, hep Türkçe, hep Türk'çe.
Bayram Farsçadan dilimize geçen bir kelime. Halk olarak o kadar benimseyip sevmişiz ki Türkçe kelime gibi görüp türeterek bayramcı demişiz, bayramcılık demişiz. Bal gibi Türkçe bir kelime işte! Son günlerde sıkça duyduğumuz olabiliriteden çok daha güzel, çok daha anlamlı.
DİLİMİN KALEMİ
İlmek ilmek dokur heceleri,
Gergef yapar kelimeleri,
Cümle güzel cümleleri,
Nakşeder dilimin kalemi.
Sözlüğü saf Türkçedir,
Dil sevdası gökçedir,
Tek görevi dilimin
“Kale”mi yüceltmektir.
Derindedir görünmez,
İlk bakışta sezilmez,
Dili vardır “dil”imin
“Kale”mi korur, bilinmez.
Takar pembe gözlüğü,
Atar kem sözlüyü,
Görür gül yüzlüyü,
Tutar "dil"imin kalemi.
Bayram arasında bayram kutluyoruz. Türkçe düşünüp Türkçe yaşıyoruz. Ramazan Bayramımız kutlu olsun. 3 Mayıs Türkçüler Bayramımız kutlu olsun.
Muhabbetle. ..
Hamiyet Su Kopartan
03.05.2022 NEV-NAR