Selâm; bugün güccüklüğümde babamın hep âanaddığı Zenginlikmi disem, Şıdırgınlıkmı disem, ne disem bilemedim.!
"Eşeğinin dişlerini altın gaplatan"
Nevşeer'imin mozaik daşlarından birini daha yazıp, âanadıvireceğim.
Geldim seksen,
Gittim seksen;
Yasemin bi otursan,
Şu yazıyı da bi yazsan didiiim...
Sonracığıma; aldım elime kâadı, galemi, büktüm boynumu yaradanıma; beni mahcup etme ya "YARAB" dedim ve yazmaya başladım.
Ya ALLAH, ya BİSMİLLAH...
Öncelikle Bahriye Ruhiye, Rukiye ablalarıma ve Sabri, Şevket abilerime yazıma katkılarından dolayı sonsuz teşekkürler..
Başlık ilginizi çehti dimi, hah işte bende onu âanadıvireceğim. Çavuşoğullarından Eyüp efendaanı sizlere tanıtacağım. Bu zatı möhteremi anası "Kadir gecesimi" doğurmuş bilmem; çok nasipli ve kısmetli biriymiş. Rabbim "Yürü ya kulum" diirya, işte bu kulda yürümek ne kelime at başı koşturan şanslı bi kulmuş.
Niden dirseniz himen âanadıviriyim.
Eyüp Efendaa çok büyük bir tüccarmış.
Tuttuğu altın oluyor, ne işe el atsa köme köme altınlar, gayme gayme paralar gazanıyormuş.
Çavuşoğlu Eyüp Efendaa; öyle zenginmişki, sarı liraları odanın ortasına halı gibi serer, evin horantası şıkır şıkır üstünde gezermiş.
Hatta cezveye soğuk su goydurur, içine gavesini atar, deste deste mor binliklerle gavesini pişirir, sefam olsun, diyerek afiyetle içermiş..
Eyüp Efendaa hayatında hiç zarar etmemiş, "Tosyanın pirinci meşhurdur" bütün Türkiye bilir. Bi kerede ben zarar edeyim dimiş.
O devirde bir gamyon pirinç almış, Tosya'ya göndermiş, sudan ucuza satılsın bende zarar ideyim diye düşünmüş. Tosya'ki pirincin yetiştiği yer emme velakin gönderdiği 1 gamyon pirinç bırah zararı 3 katı fiyatla satılmış ve çoohh böyüh kâr elde edilmiş.
Ne dimişler;
"Gulun virdiği başa gahılır, Rabbimin virdiği daşar, döhülürmüşşş."...
Eyüp Efendaa; eski, püskü ve bol yamalıklı giysilerle dolaşırmış emme o her yamalık iki katlıymış, iç kısmı gizli cep olurmuş. Görünen dıştan yamalık, içteki cepte ise içi sarı lira ve rulo rulo mor binlikler istif istif dururmuş..
Gören "Fasulye gibi nimetten" saymasada, "Kırk İçlikli Memmet ağa" gibi; Eyüp Efendaa da "Şalvarbank" gibi gezermiş.
Hatta taaa Hatay'a gider sabun alır, sabun satar, ticaret yaparmış. Çok büyük tüccar didimya, bah dimedi dimeyin başta didiiim...
Niiysee konumuza dönelim.
Hatay'ın yeşil sabunları çok meşhurmuş, Hatay'ın bu yeşil ve doğal sabunları devasa kazanlarda yapılır ve satılırmış. Çavuşoğlu Eyüp Efendaa gittiği zaman, herkeş hizaya girer, saygıdan hazırolda dururmuş.
Bütün imalatçıları gezer, sabunları kazanlarıyla birlikte alır, (30 gazan şundan, 40 gazan öbüründen, 70 gazan berikinden dirken) 400...500 kazan sabunu gamyona yühletir, parasını da anında yamalıklı "Şalvarbanktan" sarı altın lira veya mor binlik olarak ödermiş. Yine Çavuşoğlu geldi, guruttu, gitti dirlermiş. Niden mi? Golay mı adamlar yeniden kazan alacak, düzen kuracak, sabun yapacak...
Gelgelelim Nevşeer'imin yokluk ve kıtlık yılları, kadınlarımızın garnını ve çocuklarını doyurmak için birer pindirli dürüme sabahtan âğşama gadar bağa ırgat gittiği zamanlarda; Çavuşoğlu sarı liralarla dircik atarmış.
Hani bir söz vardır. "Kasap kuyruk yağını bol bulunca mahrem yerlerine sürermişya,"
Bizim Çavuşoğlu Eyüp Efendaa da parayı çok bulunca eşeğinin dişlerine altın döhtürmüş.. Nasıl mı himen yazıvireyim...
Eyüp Efendaanın bir eşeği varmış, gel çekice git küreğe bu hayvancağız çalışırmış.
Yine birgün bütün evin horantasıyla bağa gittiklerinde eşeği biraz uzağa çalıya bağlamışlar. Onlar çalışırken dağdan bir kurt eskilerin deyimiyle "CANAVAR" iniyor, eşek önden kaçıyor, kurt arkadan kovalıyor, dirkeen kurt bu eşeği parçalayıp yiyor.
Ağşama doğru, bi bahıyorlar eşşek yok, her tarafa bahınıyorlar, eşşeğin boş palanı ile siftinmiş kemiklerini buluyorlar...
Eyüp Efendaan; üzülsede yine gidip iyi bir paraya yeni bir eşek alıyor. Bu eşekte eğitimli ve çok akıllı çıkıyor, geh deyince geliyor, çüşş deyince duruyor, çöhh deyince çöküyor, eşek her denileni anlıyor, sahibine itaat ediyor ve uysal haliyle yediği arpanın hakkını vererek eşşek gibi çalışıyor...
Bu eşeği öyle seviyorlar ki; o devirde de bizim Nevşeer'imizde dişçi Memmetaliaaa varmış. Herkeş ona gider, varsa çürük dişlerini kerpetenle çeker, elinden geldiğince gerekeni yaparmış. Bizim eşek akıllı ve çoh ta seviliyorya, alıp dişçi Memmetaliaaya götürüyorlar. İki kişi hayvanın ağzını ayırıp alt damak ile üst damak arasına kalın ağaç dalını dikine dayanak yapıp başını tutuyorlar. (Araba motoruna bakmak için kaput açılır, demir çubuk birşey konurya onun gibi) iki kişide dişciyi ezmesin, tepmesin diye eşeği zaptediyorlar.
Dişçi Memmetaliaaa beri yanda kapta altını eritiyor ve hayvanın alt dişlerine kaynar kaynar döküyor. Altın soğuyup sertleşince alt dişler komple altın kaplama oluyor. Eşek anırdıkça dişleri ışıl ışıl parlıyor. Hem yazdım, hem içim sızladı, hayvanın çektiği eziyet revamı, ceza mı? Diye..
Nevşeer'i alıyor bir şav, bizim altın dişli eşek herkeşin diline düşüyor, eşeğe göz koyan uyanıkta çoh. Eskiden at'ı eşeği olmayan öz'e, bağ'a, gitmek için gonu gonşudan "öndüç" eşek alır gider, öz, bağ işlerini görür, gelirdi. Uyanıklar Eyüp Efendaan gapısına geliyor; Eyüp ağam eşeği öncüt virsende bi koşu bağa gitseh gelseh diyorlar. Maksat iş görmek diiil, eşeği cebellezi yapıp, dişlerini söhmek.
Çavuşoğlu çoh akıllı eşeğini virirmi hiç, altın dişli eşeğine gözü gibi bahıp, muhaat oluyor.
Yine Çavuşoğlu ile şöyle bir hikaye anlatılır didi kimmi didi "Mustafa Zekeriya Efeoğlu" abim didi. Bende himen aldım, yazıma ehleyivirdim. Nemi didi onun anâadımıyla buyrun ohuyalım. Çarşıda bir köpek ölüsü vardır. Çavuşoğlu oradan geçen fakir bir hamala sana 2,5 lira vereyim. Şu köpek ölüsünü çarşının ortasından kaldır, dereye at dir. Hamal öökelenir, ben sana vireyimde sen at dir..
Çavuşoğlu hadii vir lan dir, sözüne boğulan, arına bunalan hamal 2,5 lirayı verir. Çavuşoğlu'da köpek ölüsünü dereye götürür, atar. Sonrada köpek ölüsünü attım diye Çavuşoğlu'luktan olmadım ya. Yine Çavuşoğlu'yum, yine Çavuşoğlu'yum diye böbürlenir. Buda hamala kappak olur...
Mustafa Zekeriya abim yüreğine, kalemine sağlık...
Çavuşoğlu Eyüp Efendaa 1900 yüzlü yıllarda yaşamış, göçmüş, gitmiş. O sahih dünyada, "Berzah" aleminde, biz ise yalan dünyadayız. Ben derlediğim, duyduğum, dinlediğim bilgileri yazıp âanadivirdim. Yazması benden, okuması sizden. Yinede rabbim gani gani rahmet eylesin...
Nazmi Açikalin - NAR KASABASI FOTOĞRAFLARI
Nar kasabası / Nevşehir
=EŞEĞİMİN YOHTUR PALANI,=
=DİŞLERİ ALTIN GAPLAMALI.=
Selâm; bugün güccüklüğümde babamın hep âanaddığı Zenginlikmi disem, Şıdırgınlıkmı disem, ne disem bilemedim.!
"Eşeğinin dişlerini altın gaplatan"
Nevşeer'imin mozaik daşlarından birini daha yazıp, âanadıvireceğim.
Geldim seksen,
Gittim seksen;
Yasemin bi otursan,
Şu yazıyı da bi yazsan didiiim...
Sonracığıma; aldım elime kâadı, galemi, büktüm boynumu yaradanıma; beni mahcup etme ya "YARAB" dedim ve yazmaya başladım.
Ya ALLAH, ya BİSMİLLAH...
Öncelikle Bahriye Ruhiye, Rukiye ablalarıma ve Sabri, Şevket abilerime yazıma katkılarından dolayı sonsuz teşekkürler..
Başlık ilginizi çehti dimi, hah işte bende onu âanadıvireceğim. Çavuşoğullarından Eyüp efendaanı sizlere tanıtacağım. Bu zatı möhteremi anası "Kadir gecesimi" doğurmuş bilmem; çok nasipli ve kısmetli biriymiş. Rabbim "Yürü ya kulum" diirya, işte bu kulda yürümek ne kelime at başı koşturan şanslı bi kulmuş.
Niden dirseniz himen âanadıviriyim.
Eyüp Efendaa çok büyük bir tüccarmış.
Tuttuğu altın oluyor, ne işe el atsa köme köme altınlar, gayme gayme paralar gazanıyormuş.
Çavuşoğlu Eyüp Efendaa; öyle zenginmişki, sarı liraları odanın ortasına halı gibi serer, evin horantası şıkır şıkır üstünde gezermiş.
Hatta cezveye soğuk su goydurur, içine gavesini atar, deste deste mor binliklerle gavesini pişirir, sefam olsun, diyerek afiyetle içermiş..
Eyüp Efendaa hayatında hiç zarar etmemiş, "Tosyanın pirinci meşhurdur" bütün Türkiye bilir. Bi kerede ben zarar edeyim dimiş.
O devirde bir gamyon pirinç almış, Tosya'ya göndermiş, sudan ucuza satılsın bende zarar ideyim diye düşünmüş. Tosya'ki pirincin yetiştiği yer emme velakin gönderdiği 1 gamyon pirinç bırah zararı 3 katı fiyatla satılmış ve çoohh böyüh kâr elde edilmiş.
Ne dimişler;
"Gulun virdiği başa gahılır, Rabbimin virdiği daşar, döhülürmüşşş."...
Eyüp Efendaa; eski, püskü ve bol yamalıklı giysilerle dolaşırmış emme o her yamalık iki katlıymış, iç kısmı gizli cep olurmuş. Görünen dıştan yamalık, içteki cepte ise içi sarı lira ve rulo rulo mor binlikler istif istif dururmuş..
Gören "Fasulye gibi nimetten" saymasada, "Kırk İçlikli Memmet ağa" gibi; Eyüp Efendaa da "Şalvarbank" gibi gezermiş.
Hatta taaa Hatay'a gider sabun alır, sabun satar, ticaret yaparmış. Çok büyük tüccar didimya, bah dimedi dimeyin başta didiiim...
Niiysee konumuza dönelim.
Hatay'ın yeşil sabunları çok meşhurmuş, Hatay'ın bu yeşil ve doğal sabunları devasa kazanlarda yapılır ve satılırmış. Çavuşoğlu Eyüp Efendaa gittiği zaman, herkeş hizaya girer, saygıdan hazırolda dururmuş.
Bütün imalatçıları gezer, sabunları kazanlarıyla birlikte alır, (30 gazan şundan, 40 gazan öbüründen, 70 gazan berikinden dirken) 400...500 kazan sabunu gamyona yühletir, parasını da anında yamalıklı "Şalvarbanktan" sarı altın lira veya mor binlik olarak ödermiş. Yine Çavuşoğlu geldi, guruttu, gitti dirlermiş. Niden mi? Golay mı adamlar yeniden kazan alacak, düzen kuracak, sabun yapacak...
Gelgelelim Nevşeer'imin yokluk ve kıtlık yılları, kadınlarımızın garnını ve çocuklarını doyurmak için birer pindirli dürüme sabahtan âğşama gadar bağa ırgat gittiği zamanlarda; Çavuşoğlu sarı liralarla dircik atarmış.
Hani bir söz vardır. "Kasap kuyruk yağını bol bulunca mahrem yerlerine sürermişya,"
Bizim Çavuşoğlu Eyüp Efendaa da parayı çok bulunca eşeğinin dişlerine altın döhtürmüş.. Nasıl mı himen yazıvireyim...
Eyüp Efendaanın bir eşeği varmış, gel çekice git küreğe bu hayvancağız çalışırmış.
Yine birgün bütün evin horantasıyla bağa gittiklerinde eşeği biraz uzağa çalıya bağlamışlar. Onlar çalışırken dağdan bir kurt eskilerin deyimiyle "CANAVAR" iniyor, eşek önden kaçıyor, kurt arkadan kovalıyor, dirkeen kurt bu eşeği parçalayıp yiyor.
Ağşama doğru, bi bahıyorlar eşşek yok, her tarafa bahınıyorlar, eşşeğin boş palanı ile siftinmiş kemiklerini buluyorlar...
Eyüp Efendaan; üzülsede yine gidip iyi bir paraya yeni bir eşek alıyor. Bu eşekte eğitimli ve çok akıllı çıkıyor, geh deyince geliyor, çüşş deyince duruyor, çöhh deyince çöküyor, eşek her denileni anlıyor, sahibine itaat ediyor ve uysal haliyle yediği arpanın hakkını vererek eşşek gibi çalışıyor...
Bu eşeği öyle seviyorlar ki; o devirde de bizim Nevşeer'imizde dişçi Memmetaliaaa varmış. Herkeş ona gider, varsa çürük dişlerini kerpetenle çeker, elinden geldiğince gerekeni yaparmış. Bizim eşek akıllı ve çoh ta seviliyorya, alıp dişçi Memmetaliaaya götürüyorlar. İki kişi hayvanın ağzını ayırıp alt damak ile üst damak arasına kalın ağaç dalını dikine dayanak yapıp başını tutuyorlar. (Araba motoruna bakmak için kaput açılır, demir çubuk birşey konurya onun gibi) iki kişide dişciyi ezmesin, tepmesin diye eşeği zaptediyorlar.
Dişçi Memmetaliaaa beri yanda kapta altını eritiyor ve hayvanın alt dişlerine kaynar kaynar döküyor. Altın soğuyup sertleşince alt dişler komple altın kaplama oluyor. Eşek anırdıkça dişleri ışıl ışıl parlıyor. Hem yazdım, hem içim sızladı, hayvanın çektiği eziyet revamı, ceza mı? Diye..
Nevşeer'i alıyor bir şav, bizim altın dişli eşek herkeşin diline düşüyor, eşeğe göz koyan uyanıkta çoh. Eskiden at'ı eşeği olmayan öz'e, bağ'a, gitmek için gonu gonşudan "öndüç" eşek alır gider, öz, bağ işlerini görür, gelirdi. Uyanıklar Eyüp Efendaan gapısına geliyor; Eyüp ağam eşeği öncüt virsende bi koşu bağa gitseh gelseh diyorlar. Maksat iş görmek diiil, eşeği cebellezi yapıp, dişlerini söhmek.
Çavuşoğlu çoh akıllı eşeğini virirmi hiç, altın dişli eşeğine gözü gibi bahıp, muhaat oluyor.
Yine Çavuşoğlu ile şöyle bir hikaye anlatılır didi kimmi didi "Mustafa Zekeriya Efeoğlu" abim didi. Bende himen aldım, yazıma ehleyivirdim. Nemi didi onun anâadımıyla buyrun ohuyalım. Çarşıda bir köpek ölüsü vardır. Çavuşoğlu oradan geçen fakir bir hamala sana 2,5 lira vereyim. Şu köpek ölüsünü çarşının ortasından kaldır, dereye at dir. Hamal öökelenir, ben sana vireyimde sen at dir..
Çavuşoğlu hadii vir lan dir, sözüne boğulan, arına bunalan hamal 2,5 lirayı verir. Çavuşoğlu'da köpek ölüsünü dereye götürür, atar. Sonrada köpek ölüsünü attım diye Çavuşoğlu'luktan olmadım ya. Yine Çavuşoğlu'yum, yine Çavuşoğlu'yum diye böbürlenir. Buda hamala kappak olur...
Mustafa Zekeriya abim yüreğine, kalemine sağlık...
Çavuşoğlu Eyüp Efendaa 1900 yüzlü yıllarda yaşamış, göçmüş, gitmiş. O sahih dünyada, "Berzah" aleminde, biz ise yalan dünyadayız. Ben derlediğim, duyduğum, dinlediğim bilgileri yazıp âanadivirdim. Yazması benden, okuması sizden. Yinede rabbim gani gani rahmet eylesin...
Sağlıklı, Sıhhatli Günler Dileklerimle...
Yasemin Tutuş
17.04.2022 - NEV-NAR
Ahmet SOLAK - NAR KASABASI FOTOĞRAFLARI
Sanırım kasabamızın klasikleri arasına girmiştir.
Ahmet SOLAK - NAR KASABASI FOTOĞRAFLARI