Çocukluk, gençlik dönemini kasabamızda geçiren. Eğitimilerinin bir kısmı yada tamamını burada tamamlayarak toplumda değişik statülere yükselerek vatana ve doğduğu kasabaya hizmet veren hemşehrilerimiz.
Narlı Ecdatoğulları ailesinden olup, babası Cerrah Ahmet Efendi Osmanlı ordusunda sağlık memuru idi. Annesi Fatma Hanım ise Erzurum Hınıs doğumlu. Nar'da ve Nevşehir'de öğretmenlik yaptıktan sonra Maarif Müdürü olmuştur. Ayrıca Halkevi müdürlüğü de yapmıştır. Narlı Kolukısa soyadlı Hacıaliağalar ailesinden Hatice Hanım ile evlenmiş ve Muzaffer isminde bir kızı ve Nevzat ve Ergin isminde iki oğlu olmuştur. Ben Ergin Ulutaş'ın kızı Çaylan Ulutaş dedemi hiç tanımadım ama okumaya araştırmaya oan merakımı kendisinden miras aldığımı düşünüyorum.
Kendisini tanımaktan mutluluk duyduğum bu güzel insan, kasabamız orta mahallesinde, Şatır oğulları lakabı ile tanınan bir aileye mensuptur. 1918--1992 Yılları arasında yaşamış olup Babası Mehmet, Annesi Zübeyde dir. Zaman içerisinde samimi yakınlık içerisinde olduğum, Atatürk ve Cumhuriyet sevdalısı bu muhterem büyüğümüz hakkında, geleceğe örnek olması dileği ile kısaca not düşmek istedim. Sözünde ve özünde dosdoğru, gerçekleri söylemekten asla çekinmeyen, dürüst, mert biriydi. Yol göstericiliği ve yardımseverliği ile çevresinde sevilip sayılırdı. Her şeyden önce girişimci, etrafına fikir veren yol gösteren bir kanat önderiydi. Yaşamı süresinde hayırlı bir çok işlere ön ayak olmuş, yakınında bulunan birkaç arkadaşı ile insanlara faydalı olmuştur. Kasabamızın kavacık ayağındaki dere geçişine 1976 yılında imece usulü bir köprü yapılmasına önderlik etmiş, her sel gelişinde insanların saatlerce bekleme ve gelen selin ark geçişini yıkma meselesinin halledilmesini sağlamıştır. Orta mahallede buluna Mescidi, 1976—1977 yıllarında hayırseverlerden aldığı yardımla yeni baştan yapılmasını önderlik etmiştir. Afet evlerinde bir kuran kursu binasının yapılmasına da vesile olduğunu duymuştum. Bunlar gibi nice hayır işlerinin gerçekleştirilmesinde, Kasabamızın çok değerli büyüklerinden, Çok saygı duyduğum, eğitimci Adil Uğurlu ağabeyimiz ile birlikte gerçekleştirdiklerini de söylemeliyim. Bu gün ebediyete intikal etmiş olan bu iki büyüğümü saygı ile anıyor, Cenabı Allahtan rahmet diliyorum.
1870 li yıllar da nar Yukarı mahallede kaşıkçılardan Mustafa ağa İstanbul’a gider ve Osmanlı saraylarından birisin de işe girer. İleriki zamanlarda Bir göçmen ailenin Emine isimli kızı ile evlenir. Bu evlilikten 1875 yılında bir çocukları olur. İsmini FİRDES koyarlar . Aile sarayın bir müştemilatında oturmaktadır. Bu sıralarda Orta mahallede Davut oğullarından Süleyman isimli bir delikanlı da iş aramak için İstanbul’a gitmiş iş aramaktadır. Köyden salık verilen Mustafa ağayı bulur. Mustafa ağa onunda sarayda iş bulmasına vesile olur ve himayesine alır. İleriki yıllarda, çok sevdiği kızı Firdes ile Süleyman’ı evlendirir. 1913 yılına gelindiğinde ailenin 3 kızı olmuştur. Ancak Süleyman memleketine dönmek istemektedir. Eşinin ve ailesinden habersiz tayinini Nevşehir Askerlik Şubesine yaptırır, Nar daki ailesini ziyaret maksadı ile Eşi Firdes hanımı çocukları ile birlikte köye getirir ve bir daha da İstanbul’a dönülmez.
İşte İstanbullu gelinin serüveni burada başlamıştır. Artık İstanbul’a dönülmeyip köyde yaşanacağı olgusu onda büyük ve yıllarca sürecek bir travma yaşattığı gibi, bilgi ve rızası dışında eşinin bu emrivakisini hiç affedememiştir. Yeni Hayata alışmak, yeni bir aile düzeni kurmak için yıllarca uğraşmıştır. Köy hayatına alışması, çevre ile olan kültür farkından doğan sorunlar kabullenip alışması yıllarını almıştır. Eşi Süleyman Askerlik Şubesinde görevine başlamış olup, tüm ev, bahçe ve bağ işleri ona kalmıştır. Sonradan doğanlarla 4 kız ve bir oğlanın sorunları onu iyice yormuş, evlilik sırasında iki kez kendi ailesine dönmesine (kaçmasına) rağmen, çocuklarına dayanamayıp geri gelmiş, ve artık kadere boyun eğip, ölene kadarda nar da yaşamıştır.
Firdes hanım saray kültürü ile yetişmiş, Osmanlıca ve Arapçaya vakıf, zarif, nazik ve naif bir İstanbul hanımefendisi olarak köye gelmiş, bu meziyetleri ile hayatının sonuna kadar da öylece kalmıştır. Tavrındaki nezaket,konuşmasında ki incelik ve İstanbul şivesi hiç değişmemiştir. Yaşamı süresince Küçüklerin masal annesi, hanımların Firdes aba sı ve çevrede her kesimin yol göstericisi olmuş, Evinde sıkıntısı olan, Bir problemle karşılaşanların derdine deva olmuştur. Görgüsü, bilgi ve becerisi ile sadece köyün değil, çevrede tanınmış, sevilip sayılmıştır. Firdes gelin özellikle Yakın çevredeki kadınlara ışık tutmuş örf ve adetler, ev işleri, yemek kültürü konularında yardımcı olmuş, kadınların eğlencelerine İstanbul hikayeleri ile renk katar olmuştur. Köyünden başka yer görmeyen insanlara yaşadıkları hayatın dışında daha insanca yaşanan bir başka dünya kapısı açmış, ufuklarının genişlemesini sağlamıştır. Ölümüne kadar 40 civarın birinci ve ikinci kuşak torun sahibi olmuş. Yaşamı süresince insanlara manevi katkı sunan bu kadın, Eşimin Anneannesi benim de övey Babaannedir. Onu saygı ve özlemle yad eder, Allahtan rahmet dilerim
Kasabamızın Yukarı mahallesinde ikamet ikamet edip, Osmanlının son ve Cumhuriyetin İlk yarım yüzyılında yaşamış engin Dini bilgisi ile kasabamızda ve çevrede saygın, güvenilen bir bilgindi. Dini Konularda bir problemi olan ya da doğrusunu öğrenmek isteyen herkes ona baş vururdu. Arabi ilimlere ve Kur’an ilimlerine son derecede vakıf olup, Bu bilgi ışığında. Diyanete bağlı olmadığı halde, Ramazan günlerinde ve Bayram sabahlarında Nevşehir kurşunlu camiin de Vaaz verir, Kur’an ve Hadislerden örnekler getirerek, halka dini öğütler sunardı, tüm camilerde yayınlanırdı. İnananlar vaaz günlerini iple çeker, herkes Kuşçu hocanın bu gün vaazı var diye birbirine duyururdu. Bu saygınlığı ile Kasabamızın tanınmasına vesile olurdu. Minnetle yad ederim. Mekanı cennet olsun. Bilgi Faik SARIHAN
Hilmi Sezgin amca aslen Nevşehirlidir. Eşi Ayşe teyze Narlı olup, Yukarı mahalleden Kuşçu oğullarında olup yanılmıyorsam merhum Abdullah amcanın kardeşidir. Uzun yıllar Emniyet teşkilatında hizmetleri vardır. Görevi sırasında bir çok hemşerimize yardımları olmuştur. Son Görev yeri Kayseri olup, emekli olunca Nara gelip yerleşmiş, önce iç ağasıların evinde kiracı olarak oturduktan sonra, kaya kapıda evini yaptırarak uzun yıllar yaşamıştır. Kendisi sevecen, yardımsever, mükemmel bir insandı. Emeklilik hayatında, bir çok kimseye kuran okuma, Tefsir konularında dersler vermiştir. Kardeşim Ahmet Sarıhan da Kuran derslerini ondan almıştır.
Orta Okulu Bitirip Kayseriye gittiğimde, Okula ve Yurtlara yerleşmemde çok yardımını gördüm. Yaşadığı sürece yakın temasımız vardı. Eşim Firdes Hanımı ve beni çok severdi. Kendisini ve muhterem eşini saygı ile anıyor, Cenabı Allahtan gani gani rahmet diliyorum.
Kasabamızın mütevazı bir kaya evinde doğup büyüyen ve hayatı boyunca dört çocuğuna iyi bir eğitim vermek için çabalayan, kendini ailesine adamış, bir türlü okuma yazma öğrenmeye fırsat bulamamış saygıdeğer bir annenin; Balkan ve Birinci Dünya savaşlarına katılan, İstiklal Madalyası sahibi, Türk ordusundan üsteğmen rütbesiyle emekli olmuş eğitim âşığı fedakâr bir babanın oğlu olan; üç kardeşinin de kendisi gibi üniversite eğitimi alabilmesi için ailesine büyük bir destek ve özveriyle katkıda bulunan Türkiye Cumhuriyeti'nin 3 önemli bankası olan Emlak Kredi Bankası,Ziraat Bankası ve Yapı Kredi bankası genel müdürlüğü görevlerinde bulunmuş bugün kasabamızdaki orta okulun yeniden inşaa edilmesine vesile olan ve okulda adı yaşatılan Kasabamızın yetiştirdiği örnek değerli bir büyüğümüz, Sayın Fikret Aktekin
Kasabamız da Doğup büyüyen, bu değerli insanı çok iyi tanımak ve rahmetle ve minnetle anmak gerekir. Kardeşi İsmet beyin kaleme alıp sunduğu Fikret Aktekinin anıları kitabı mutlaka okunmalı ve bu muhterem insan ile ailesi yakinen tanımalıdır. 1957 yılında Üniversite tahsili için Ankara ya gittiğimde, Hemşerilerimizin anlatımı ile gıyaben tanıdım. O zaman Bankanın Genel Müdürü olan Medeni Berk bakan olunca Fikret bey Emlak kredi Bankası genel Müdürü olmuştu. Görev Süresi içerisinde, Önce Akrabası Turgut koptageli, sorasında Hüseyin Açıl, Ahmet Dede, Hocanın Asım Tüzün, Nuri İkiz aklıma gelenler olup bir çok hemşerimizi işe almış, Nevşehir de de hemen Emlak Kredi Bankasını açmıştı. Ülke çapında açmış olduğu kız yurtları (zannederim Kozaklıda da Bir yurt açtı) Tır üzerinde kurulmuş, Türkiye yi dolaşan kitaplık ları, gibi girişimleri ile iz bırakan insandır. Kendisini Yapı Kredi Bankası Müdürü iken Tanıma fırsatım Oldu. Sevgili Eşim Firdes Hanım ile İstanbul Beyoğlunda gezerken, Galatasaray da Genel Müdürlük Binasını Gördük Ani Bir Kararla İçeri Daldık.. Asker olduğumu, Hemşeri Olarak Genel Müdür ile görüşmek isteğimizi ilettik.10 dakika sonra makamındaydık. çok memnun oldu uzun uzun görüştük. Bizim için iyi bir anı olmuştu. Allah rahmet eylesin Nur içinde yatsın.
Kaynak: Mehmet ÖZDEMİROĞLU, Dünya Harikası Nevşehir Nar Kasabası, 2012, Nevşehir.
2 Şubat 1924 yılında Nevşehir'in Nar kasabasında dünyaya geldi. Annesi Nevriye Hanım Mevlevi terbiyesi almış ve Mesnevi sohbetleri yapan bir Hanımefendiydi.. Haluk Nurbaki tahsilinin ilk bölümünü Afyon'da tamamladı. Afyon Lisesini bitirdikten sonra İstanbul'a tıp tahsili için geldi. Nurbaki 6 yıllık tıp tahsilinin İstanbul'da devam eden 5 yılında daha sonra kitaplarına yansıyacak olan ve Türkiye'de ilk kez veri olarak kullanılmaya zemin oluşturacak biçimde Almanya'dan Türkiye'ye gelen bilim adamlarından matematik, fizik ve kimya konularında özel dersler aldı. Yine bu dönemde Nur- u Osmaniye ve Beyazıt camilerinde hadis dersleri aldı.Hareketli ve dinamik bir talebelik hayatı geçiren Dr. Haluk Nurbaki Tıp Fakültesi mezuniyeti sonrasında yurdun çeşitli yerlerinde hükümet tabibi olarak çalıştı.1954 yılında mecburi hizmetin son durağı olan Afyon'un Sinan paşa kasabasına geldi.961-65 yılları arası Afyon milletvekili olarak TBMM'de görev yapan Nurbaki, daha sonra Radioterapi ve Radiobiyoloji ihtisasını tamamladı ve kanser konusundaki çalışmalarını yoğunlaştırdı. Fransa, İsviçre ve İngiltere'de mesleğiyle ilgili çalışmalarda bulundu. Bu çalışmalarına bağlı olarak "Radyasyon ve Miniklerin Evreni", "Kanser", "AIDS", "İnsan ve Hayat" gibi pek çok kitapları oldu. Kanser (Onkoloji) Hastanesi Başhekimliği, Ankara Numune Hastanesi Radioterapi ve Radiobiyoloji Enstitüsü şefliği görevlerinde bulundu ve buradan emekli oldu. Numune Camiinde Cuma vaazlarında bulunurken, hastanede ve muayenehanesinde de mânâ sohbetleriyle irşad görevini yerine getirdi.2 Haziran 1997'de çok sevdiği İstanbul'da 73 yaşında alem-i cemale yansıdı. Arkasında binlerce seveni, yüzlerce dervişi bırakan Dr. Haluk Nurbaki tam bir düğün (Şeb'i aruz) coşkusu ile Afyon'da annesi, baba ve merhum eşi Mesrure hanımın yanına alem-i ledünne ışınlanmak üzere tevdi edildi.25 kadar dini, ilmi, tıbbi çok sevilen kitapları vardır.
Narlı Ecdatoğulları ailesinden olup, babası Cerrah Ahmet Efendi Osmanlı ordusunda sağlık memuru idi. Annesi Fatma Hanım ise Erzurum Hınıs doğumlu. Nar'da ve Nevşehir'de öğretmenlik yaptıktan sonra Maarif Müdürü olmuştur. Ayrıca Halkevi müdürlüğü de yapmıştır. Narlı Kolukısa soyadlı Hacıaliağalar ailesinden Hatice Hanım ile evlenmiş ve Muzaffer isminde bir kızı ve Nevzat ve Ergin isminde iki oğlu olmuştur. Ben Ergin Ulutaş'ın kızı Çaylan Ulutaş dedemi hiç tanımadım ama okumaya araştırmaya oan merakımı kendisinden miras aldığımı düşünüyorum.
HACI AHMET BOZKAN
Kendisini tanımaktan mutluluk duyduğum bu güzel insan, kasabamız orta mahallesinde, Şatır oğulları lakabı ile tanınan bir aileye mensuptur. 1918--1992 Yılları arasında yaşamış olup Babası Mehmet, Annesi Zübeyde dir. Zaman içerisinde samimi yakınlık içerisinde olduğum, Atatürk ve Cumhuriyet sevdalısı bu muhterem büyüğümüz hakkında, geleceğe örnek olması dileği ile kısaca not düşmek istedim. Sözünde ve özünde dosdoğru, gerçekleri söylemekten asla çekinmeyen, dürüst, mert biriydi. Yol göstericiliği ve yardımseverliği ile çevresinde sevilip sayılırdı. Her şeyden önce girişimci, etrafına fikir veren yol gösteren bir kanat önderiydi. Yaşamı süresinde hayırlı bir çok işlere ön ayak olmuş, yakınında bulunan birkaç arkadaşı ile insanlara faydalı olmuştur. Kasabamızın kavacık ayağındaki dere geçişine 1976 yılında imece usulü bir köprü yapılmasına önderlik etmiş, her sel gelişinde insanların saatlerce bekleme ve gelen selin ark geçişini yıkma meselesinin halledilmesini sağlamıştır. Orta mahallede buluna Mescidi, 1976—1977 yıllarında hayırseverlerden aldığı yardımla yeni baştan yapılmasını önderlik etmiştir. Afet evlerinde bir kuran kursu binasının yapılmasına da vesile olduğunu duymuştum. Bunlar gibi nice hayır işlerinin gerçekleştirilmesinde, Kasabamızın çok değerli büyüklerinden, Çok saygı duyduğum, eğitimci Adil Uğurlu ağabeyimiz ile birlikte gerçekleştirdiklerini de söylemeliyim. Bu gün ebediyete intikal etmiş olan bu iki büyüğümü saygı ile anıyor, Cenabı Allahtan rahmet diliyorum.
NAR KÖYÜNDE İSTANBULLU BİR GELİN
FİRDES HANIM
1870 li yıllar da nar Yukarı mahallede kaşıkçılardan Mustafa ağa İstanbul’a gider ve Osmanlı saraylarından birisin de işe girer. İleriki zamanlarda Bir göçmen ailenin Emine isimli kızı ile evlenir. Bu evlilikten 1875 yılında bir çocukları olur. İsmini FİRDES koyarlar . Aile sarayın bir müştemilatında oturmaktadır. Bu sıralarda Orta mahallede Davut oğullarından Süleyman isimli bir delikanlı da iş aramak için İstanbul’a gitmiş iş aramaktadır. Köyden salık verilen Mustafa ağayı bulur. Mustafa ağa onunda sarayda iş bulmasına vesile olur ve himayesine alır. İleriki yıllarda, çok sevdiği kızı Firdes ile Süleyman’ı evlendirir. 1913 yılına gelindiğinde ailenin 3 kızı olmuştur. Ancak Süleyman memleketine dönmek istemektedir. Eşinin ve ailesinden habersiz tayinini Nevşehir Askerlik Şubesine yaptırır, Nar daki ailesini ziyaret maksadı ile Eşi Firdes hanımı çocukları ile birlikte köye getirir ve bir daha da İstanbul’a dönülmez.
İşte İstanbullu gelinin serüveni burada başlamıştır. Artık İstanbul’a dönülmeyip köyde yaşanacağı olgusu onda büyük ve yıllarca sürecek bir travma yaşattığı gibi, bilgi ve rızası dışında eşinin bu emrivakisini hiç affedememiştir. Yeni Hayata alışmak, yeni bir aile düzeni kurmak için yıllarca uğraşmıştır. Köy hayatına alışması, çevre ile olan kültür farkından doğan sorunlar kabullenip alışması yıllarını almıştır. Eşi Süleyman Askerlik Şubesinde görevine başlamış olup, tüm ev, bahçe ve bağ işleri ona kalmıştır. Sonradan doğanlarla 4 kız ve bir oğlanın sorunları onu iyice yormuş, evlilik sırasında iki kez kendi ailesine dönmesine (kaçmasına) rağmen, çocuklarına dayanamayıp geri gelmiş, ve artık kadere boyun eğip, ölene kadarda nar da yaşamıştır.
Firdes hanım saray kültürü ile yetişmiş, Osmanlıca ve Arapçaya vakıf, zarif, nazik ve naif bir İstanbul hanımefendisi olarak köye gelmiş, bu meziyetleri ile hayatının sonuna kadar da öylece kalmıştır. Tavrındaki nezaket,konuşmasında ki incelik ve İstanbul şivesi hiç değişmemiştir. Yaşamı süresince Küçüklerin masal annesi, hanımların Firdes aba sı ve çevrede her kesimin yol göstericisi olmuş, Evinde sıkıntısı olan, Bir problemle karşılaşanların derdine deva olmuştur. Görgüsü, bilgi ve becerisi ile sadece köyün değil, çevrede tanınmış, sevilip sayılmıştır. Firdes gelin özellikle Yakın çevredeki kadınlara ışık tutmuş örf ve adetler, ev işleri, yemek kültürü konularında yardımcı olmuş, kadınların eğlencelerine İstanbul hikayeleri ile renk katar olmuştur. Köyünden başka yer görmeyen insanlara yaşadıkları hayatın dışında daha insanca yaşanan bir başka dünya kapısı açmış, ufuklarının genişlemesini sağlamıştır. Ölümüne kadar 40 civarın birinci ve ikinci kuşak torun sahibi olmuş. Yaşamı süresince insanlara manevi katkı sunan bu kadın, Eşimin Anneannesi benim de övey Babaannedir. Onu saygı ve özlemle yad eder, Allahtan rahmet dilerim
ABDULLAH KUŞÇU (Kuşçu oğlu)
Kasabamızın Yukarı mahallesinde ikamet ikamet edip, Osmanlının son ve Cumhuriyetin İlk yarım yüzyılında yaşamış engin Dini bilgisi ile kasabamızda ve çevrede saygın, güvenilen bir bilgindi. Dini Konularda bir problemi olan ya da doğrusunu öğrenmek isteyen herkes ona baş vururdu. Arabi ilimlere ve Kur’an ilimlerine son derecede vakıf olup, Bu bilgi ışığında. Diyanete bağlı olmadığı halde, Ramazan günlerinde ve Bayram sabahlarında Nevşehir kurşunlu camiin de Vaaz verir, Kur’an ve Hadislerden örnekler getirerek, halka dini öğütler sunardı, tüm camilerde yayınlanırdı. İnananlar vaaz günlerini iple çeker, herkes Kuşçu hocanın bu gün vaazı var diye birbirine duyururdu. Bu saygınlığı ile Kasabamızın tanınmasına vesile olurdu. Minnetle yad ederim. Mekanı cennet olsun. Bilgi Faik SARIHAN
1944 Nar
Esat BaAŞER - NAR KASABASI FOTOĞRAFLARI
Mustafa Asaf Ustaoğlu ve arkadaşları... sene 1944...
Remziye Ustaoğlu Kazmacı - NAR KASABASI FOTOĞRAFLARI
Eski Emniyet Müdürü Merhum Hilmi SEZGİN
Zübeyde Çanak ŞENMERDAN 12.02.2018 Nar Kasabası Fotoğrafları
Mehmet KESKİNKILIÇ 21.07.2022 NEV-NAR
Nar Kasabasının İlk Zabıtası
Kaynak:
Mesut Başaltuncu, https://www.facebook.com/photo?fbid=2413167325377720&set=gm.10160884143980484
Nar belediyesi ilk zabıtası. Tahsin BAŞALTUNCU
Fikret AKTEKİN
Kaynak:İsmail BOZKAN
Kasabamızın mütevazı bir kaya evinde doğup büyüyen ve hayatı boyunca dört çocuğuna iyi bir eğitim vermek için çabalayan, kendini ailesine adamış, bir türlü okuma yazma öğrenmeye fırsat bulamamış saygıdeğer bir annenin; Balkan ve Birinci Dünya savaşlarına katılan, İstiklal Madalyası sahibi, Türk ordusundan üsteğmen rütbesiyle emekli olmuş eğitim âşığı fedakâr bir babanın oğlu olan; üç kardeşinin de kendisi gibi üniversite eğitimi alabilmesi için ailesine büyük bir destek ve özveriyle katkıda bulunan Türkiye Cumhuriyeti'nin 3 önemli bankası olan Emlak Kredi Bankası,Ziraat Bankası ve Yapı Kredi bankası genel müdürlüğü görevlerinde bulunmuş bugün kasabamızdaki orta okulun yeniden inşaa edilmesine vesile olan ve okulda adı yaşatılan Kasabamızın yetiştirdiği örnek değerli bir büyüğümüz, Sayın Fikret Aktekin
Dr. Haluk Baki NURBAKİ
Kaynak: Mehmet ÖZDEMİROĞLU, Dünya Harikası Nevşehir Nar Kasabası, 2012, Nevşehir.
2 Şubat 1924 yılında Nevşehir'in Nar kasabasında dünyaya geldi. Annesi Nevriye Hanım Mevlevi terbiyesi almış ve Mesnevi sohbetleri yapan bir Hanımefendiydi.. Haluk Nurbaki tahsilinin ilk bölümünü Afyon'da tamamladı. Afyon Lisesini bitirdikten sonra İstanbul'a tıp tahsili için geldi. Nurbaki 6 yıllık tıp tahsilinin İstanbul'da devam eden 5 yılında daha sonra kitaplarına yansıyacak olan ve Türkiye'de ilk kez veri olarak kullanılmaya zemin oluşturacak biçimde Almanya'dan Türkiye'ye gelen bilim adamlarından matematik, fizik ve kimya konularında özel dersler aldı. Yine bu dönemde Nur- u Osmaniye ve Beyazıt camilerinde hadis dersleri aldı.Hareketli ve dinamik bir talebelik hayatı geçiren Dr. Haluk Nurbaki Tıp Fakültesi mezuniyeti sonrasında yurdun çeşitli yerlerinde hükümet tabibi olarak çalıştı.1954 yılında mecburi hizmetin son durağı olan Afyon'un Sinan paşa kasabasına geldi.961-65 yılları arası Afyon milletvekili olarak TBMM'de görev yapan Nurbaki, daha sonra Radioterapi ve Radiobiyoloji ihtisasını tamamladı ve kanser konusundaki çalışmalarını yoğunlaştırdı. Fransa, İsviçre ve İngiltere'de mesleğiyle ilgili çalışmalarda bulundu. Bu çalışmalarına bağlı olarak "Radyasyon ve Miniklerin Evreni", "Kanser", "AIDS", "İnsan ve Hayat" gibi pek çok kitapları oldu. Kanser (Onkoloji) Hastanesi Başhekimliği, Ankara Numune Hastanesi Radioterapi ve Radiobiyoloji Enstitüsü şefliği görevlerinde bulundu ve buradan emekli oldu. Numune Camiinde Cuma vaazlarında bulunurken, hastanede ve muayenehanesinde de mânâ sohbetleriyle irşad görevini yerine getirdi.2 Haziran 1997'de çok sevdiği İstanbul'da 73 yaşında alem-i cemale yansıdı. Arkasında binlerce seveni, yüzlerce dervişi bırakan Dr. Haluk Nurbaki tam bir düğün (Şeb'i aruz) coşkusu ile Afyon'da annesi, baba ve merhum eşi Mesrure hanımın yanına alem-i ledünne ışınlanmak üzere tevdi edildi.25 kadar dini, ilmi, tıbbi çok sevilen kitapları vardır.